Güncel giriş adresimizi kullanarak sitemize üye olun ve size özel hoş geldin bonuslarını kaçırmayın. No:40 civarında park halinde olduğu, saat:13.20’de Seyit İbrahim’in Kahan İş Merkezinden çıktığı, elinde kırmızı renkli karton poşet olduğu ve 06 DH 9406 plakalı araca bindiği, Boğaziçi Köprüsü istikametine gittiği, saat:13.45’te Seyit İbrahim’in Beylerbeyi Sarayı civarında bulunan Beylerbeyi Spor Klübü otoparkına 06 DH 9406 plakalı araçla giriş yaparak aracı park ettiği, karton poşeti araçta bırakarak otoparkın yanında bulunan Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Geliştirme Derneği’ne girdiği görülmüş, süreç fotoğraflanarak kayıt altına alınmıştır. No:40 sayılı adreste bulunan Kahan İş Merkezi civarına geçilerek görevlilerce fiziki takip çalışmalarına başlanılmış, saat:12.50’de Seyit İbrahim Kalender’in kullandığı 06 DH 9406 plakalı bordo renkli Ford Fiesta marka aracın Cumhuriyet Cd. ” diyerek şahıstan önceden verilen parayı geri istediği, ancak devam eden süreçte şahısların, Emenike’nin; sakatlığını öne sürerek müsabakada oynamaması üzerinde anlaştıkları, Karabükspor kulübü doktorlarının müsabakada oynamasına mani herhangi bir sağlık problemi olmadığını söylemesine rağmen Emenike’nin bu sakatlığını öne sürerek 08.05.2011 günü oynanan Fenerbahçe maçında oynamak istemediği, bu süreçte Karabükspor yetkililerinin de Fenerbahçe yöneticisi Alaeddin Yıldırım’ın Emenike ile görüştüğünü öğrenmeleri üzerine şahsın örgüt ile görüşerek şike konusunda anlaşmış olabileceğinden ve bu anlaşmada Erdem Konyar’ın aracılık ettiğinden şüphelenerek Emenike’nin Erdem Konyar ile görüşmesini sınırlandırmaya çalıştıkları, oynanan maçta Emenike’nin Karabükspor takım kadrosunda yer almadığı, Aziz Yıldırım’ın; Emenike’nin müsabakada oynamamasından memnun olduğu, Emenike’nin müsabaka öncesi vaat edildiği gibi ligin bitiminin hemen akabinde Fenerbahçe’ye transfer edildiği, bu şekilde örgüt tarafından Emenike ile transfer şikesi yapıldığı, şahısların bu konu ile ilgili yürüttükleri tüm illegal faaliyetler esnasında iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması çalışmalarına karşı aşırı duyarlı davranarak önem atfettikleri görüşmeleri kendileri ile doğrudan irtibatı olmayan otel telefonu, ankesörlü telefon vb.
200 verecem oraya öyle söylediniz ya şimdi", Yavuz: “Ben söyledim 200 verdin 200’de bunlara geri verecez…bizdekini de üçe bölecez o zaman başka çaresi var mı", Mehmet: “3 vereceğin yere 1 ver diyorsun öyle mi", Yavuz: “Ya, ha…şimdi Cemil geldi yanıma bir dakika Cemil yanıma geldi". 16.05.2011 günü saat:11.08’de Mehmet Yenice'yi Yavuz Ağırgöl'ün aradığı görüşme; Mehmet: “Ne yapayım dolaşıp duruyorum işte durmadan telefon ediyorlar" , Yavuz: “Evet parayı vermeyin diyor", Mehmet: “Ne yapacaz ya", Yavuz: “Sen geleceksin senin hakkını alacaksın gerisini verecez bunlara", Mehmet: “Hepsini", Yavuz: “Ben sana birşey söylüyorum kardeşim…kavga ettim şimdi ya…sen bak abi hiçbir şey vermiyorsun alıyorsun geliyorsun 200’ünü veriyoruz geri kalanı bizde kalıyor", Mehmet: “Yarısı veriliyor yani öyle mi", Yavuz: “Verme yarısını nasıl vereceksin adama…sen şimdi 300 yok mu…100’ünü sen al 200’ü de getirelim bunlara geri verelim bitsin bu iş al yok diyelim…biz buna verelim bitsin", Mehmet: “Üç olsun da bari hiç olmazsa şeyimi alayım ya", Yavuz: “Hiçbir şey vermiyoruz ordakilere bir şey verme", Mehmet: “Abi ordakilere bir şey vermiyor muyuz…
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ikametinde yapılan aramalarda, 2001 yılı içersinde Tuncay GÜNEY'in anlatımları doğrultusunda İstanbul C. Başsavcılığından 4422 sayılı yasa kapsamında alman Projeli Çalışma izni yazısı ve dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar SAÇAN hakkında görevi sırasındaki çıkar ilişkileri ile ilgili istihbari bilgi notlan ele geçirilmiştir. Bahsegel şikayetleri hakkında yapılan online taramalar, baştan belirtmeliyiz ki size beklediğiniz gibi sonuçlar vermeyecektir. Konu ile ilgili yapılan arşiv tetkikinde Projeli Çalışma izninin soruşturmaya dönüştürülmediği ve sonuçlandırılmadan kapatıldığı öğrenilmiştir. Word dosyasında; "GİZLİ" ibareli bir belge olduğu, Konu bölümünde "Diyarbakır Dicle Üniversitesindeki irticai ve bölücü faaliyetler" başlığının olduğu, Açıklama bölümünde ise "K.K.K.lığma ve 1 nci Or.K.lığma gönderilen imzasız bir mektupta Dicle Üniversitesi ile ilgili olarak" açıklamasının olduğu, yazı içeriğinde ise Dicle Üniversitesindeki bazı öğretim üyelerinin isimleri ile bu şahısların irticai faaliyetlerinin rapor halinde düzenlendiği, son bölümde ise "söz konusu mektup 24 Şubat 2004 günü değerlendirilmek üzere Gnkur.Bşk.lığma gönderilmiştir" ibaresinin yer aldığı görülmüştür. MİT'in son 20 yılda uluslar arası arenada elde ettiği başarıların diğer ülkelerin istihbarat örgütlerine göre oldukça mahcubiyet verici olduğu, MİT'in son 30 yıldaki faaliyetlerinin %80'ni ulusal gençlik üzerinde yoğunlaştırdığı ve ulusal gençliğin paramparça olmasının tek ve gerçek nedeni olmayı başardığı, MİT'in son 50 yıldır faaliyetlerinin %20'sini Türk aydınlan üzerinde yoğunlaştırdığı, ne kadar yazar varsa fişleyerek karalama kampanyalan uyguladığı ve Türkiye'yi aydınlatacak Cumhuriyet devrimlerine gönülden bağlı tek bir Kemalist aydın bırakmadığı, Milli İstihbarat Örgütü (MİT) nün tarihsel süreç içerisinde misyonu ve işlevini tümüyle yitirdiği belirtilmiştir.Kendisiyle sık sık görüştüğüm için bir görüşmemizde "yapma gerek yok bunlara" diyerek şike teklifini kabul etmemesini istedim. Bu doğru değilir. Doğru olan o gün benim Yusuf Turanlı'dan bana vaat ettiği paranın bir kısmını aldığımdır. 08.05.2011 GÜNÜ KARABÜK’TE OYNANAN KARDEMİR D.Ç. ” şeklindeki sözlerde ifade edildiği gibi ya şahsın Fenerbahçe maçında oynamaması yada çok kötü oynaması şeklinde teklifte bulunulduğu, menajer Erdem Konyar’ın; Emenike’nin; müsabakada kötü oynaması, müsabakanın Fenerbahçe lehine sonlanması, bunun karşılığında da para alması ve Fenerbahçe’ye transferinin yapılması konusunda örgüt üyeleri ile anlaştığı, bu süreçte; Emenike’ye vaat edilen paranın müsabaka öncesi Erdem Konyar’a teslim edildiği, Emenike’nin; Karabükspor’un Fenerbahçe ile yapacağı müsabakadan bir hafta önce 02.05.2011 günü oynanan Ankaragücü - Karabükspor müsabakasında sakatlanarak oyundan çıkması üzerine örgüt lideri Aziz Yıldırım’ın; Emenike’nin bu sakatlığının; Fenerbahçe maçında oynamamasına sebep olabileceğini düşünerek Şekip Mosturoğlu’nu arayıp rahatsızlığını dile getirdiği, Şekip Mosturoğlu’nun da Sami Dinç ile birlikte Erdem Konyar’la irtibata geçerek şahsın konu ile ilgilenmesini istediği, Erdem Konyar’ın; Karabükspor’un en önemli forveti Emenike’nin Fenerbahçe maçında sakatlığını öne sürerek oynamayıp bu suretle maçın Fenerbahçe lehine sonuçlanmasına katkıda bulunmayı planladığını aktardığı, kendisinin kontrolü dışında gerçekleşen bu taktik değişikliği sebebiyle örgüt lideri Aziz Yıldırım tarafından azarlanan Sami Dinç’in de Erdem Konyar’a tepki gösterip “Ben hiç şeyi kontrol edemiyorum dedim o parayı da verecek dedim bitti benim abi,…
23.04.2011 günü saat:18.39’da Şekip Mosturoğlu’nun Sami Dinç’i aradığı görüşme; Şekip: “Sami mesajımı aldın mı”, Sami: “Bende onu okuyordum… 23.04.2011 günü saat:20.20’de Sami Dinç/Cemalettin’in; Tamer Yelkovan’ı aradığı görüşme; Sami’nin, “Abi tamamdır ben şimdi beraberim aldım ee” dediği ve telefonu Cemalettin’e verdiği, Cemalettin’in; “Çok trafik vardı da o yüzden Tamer abi şimdi gelebildim” dediği, Tamer: “Aman iyi kilitle ki arabaya bişey olmasın” dediği. 03.05.2011 günü saat:12.28’de Sami Dinç’in Erdem Konyar’ı aradığı görüşme; Sami: “Ee şeyi söyleyeceğim seninle demin konuştuğumuz hikaye ile ilgili olarak hiç bir şey ikna olduğu yok..yani hiç bir ee güven vesaire kalmış durumda değil,… Ben bu parayı harcamadım. Tanık Kenan Şentürk kolluk ifadesinde;”İbrahim Akın’ın şoförlüğünü yaptığını, İbrahim Akın ile yaptığı, 3534 ve 3535 nolu tapelere konu görüşme içeriklerinin doğru olduğunu, anılan dönemde İbrahim Akın’ın bozdurması için kendisine 40-50 Bin dolar para verdiğini, bu parayı Büyükşehir Belediye Spordan aldığını” beyan etmiştir (Kl:66, Dizi:132). Cemil abiyi görürsen söyle benim şu parayı alsın, aldırsın söylesin ben burdayken", Yavuz: “Sen gelirsin buraya ben söyledim Cemil’e söyleyeceğim…sende onunla beraber gider söylersiniz beraber". Mehmet: “Tabi canım", Yavuz: “Şimdi sen işi bitirdin mi randevuyu falan aldın mı", Mehmet: “Sen gel yarın…öğleden önce gel ya…aldım ben bugün şeye 7slots casino gittim söylemedi mi İlhan bey…o beni aradı…ondan sonra ondan da bi not ilettim…ben şeye gittim işte ney o sana söylesin", Yavuz: “Ahmet mi söyledi", Mehmet: “Ben ona söyledim…aradı dedi ki arkadaşın geliyormuş dedi…evet dedim…ondan sonra tekrar aradım dedim ki o, o arada bana haber geldi… Hasan abinin yanına gidiyorum dedim…ilacı ver dedim şeye dedim… ee benim arkadaşa dedim…saat 5’e 6’ya kadar aramasın dedim…anladın mı", Yavuz: “Anladım tamam". ”, Şekip: “Sen bi yere telefon et yani getirsinler sana”, Sami: “Tamer abiyi arıyorum, diyorum”, Şekip: “Ondan sonra sen ararsın şeyi arkadaşımızı” , Sami: “Anladım anladım… Böyle tipobet hakkında yorumlar deyince bu paranın şike amaçlı gönderileceğini anladım. Konuşma tarzından benden şike amaçlı olarak deneme bonusu veren site bunu sorduğunu anladım. Tanık Ahmet Kanğı kolluk ifadesinde;”İbrahim Akın ile ara sıra telefonla görüştüğünü, bu görüşmelerin birinde kendisine para teklif edildiğini İbrahim Akın’ın söylediğini, bunu transfer olarak düşünüp sakıncası yok dediğini, bu beyanın fetva anlamına gelmediğini, fetva vermeye yetkili olmadığını, şike ve teşvik konusunun ne anlama geldiğini bilmediği için bunu transfer olarak anlayarak ‘veren razı ise bir sıkıntı olmaz’ dediğini, bu konuşmadan zaten İbrahim Akın’ın anlattığı konuşma ilgili anlaşmaya vardığını, daha sonra akıl danışmak için kendisini aradığını düşündüğünü, olayı tam olarak anlatmış olsa böyle bir şeye sakıncası yoktur demiyeceğini” ileri sürmüştür (Kl:66, Dizi:123-129 arası).
YARGITAY BİNASININ KROKİSİ İşçi Partisinden ele geçirilen ELBA isimli CD içinde; "Yargı-Nusret SENEM'den" isimli klasör içeriğinde Yargıtay Başkanlığına ait iki Ana hizmet binası ile Ek hizmet binalarının ayrıntılı krokilerinin bulunması ve aynı tarihlerde İktidar partisinin kapatılması için Anayasa Mahkemesine dava açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ciddi tehditlere maruz kalması da krokinin ne amaçla hazırlandığını açıkça ortaya koymaktadır. Hükümet değişiminde Ağar’ın İçişleri Bakanı olduğunu ve kendisinin gidip onunla görüştüğünü, yanına vardığında Ağar’ın galiba mektubunuzu kaybettim, yenisi varmı dediğini, yanında bulunan yenisini çıkarıp verdiğini ve birlikte okuduklarını, mektupta “yardımcınız olan K.E.’nin yönlendirmesi, İ.Ş’nin yürütmesi, İki P.M. Derneğin amacı, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi alanlarda, Türk Milletinin birliğine, dirliğine, refah ve mutluluğuna, inancına, milli, manevi ve kutsal değerlerine, Türk Devletinin üniter yapısına, Türk Vatanının bölünmez bütünlüğüne, yönelik iç ve dış düşmanları fikir ve düşünce bazında tanıma tanıtma, kayıtsız ve Türk Milletine ait olan Egemenlik haklarının Türk Milleti dışındaki Ulus veya Uluslar üstü kuruluşlara kısmen de olsa devrine ve Türk Milletini müstemleke halkı haline getirmeye yönelik her türlü faaliyetlere karşı, netbet casino Büyük Önder Atatürk' ün Türk Gençliğine Hitabesi' nin idrakinde olarak T.C Devleti vatandaşlarını sivil inisiyatif içerisinde bilgilendirmek, şuurlandırmak, hukuken organize edilmiş birer milli mukavemet güç birlikleri şeklinde oluşturmak, Türkiye genelinde faaliyet gösteren bütün MİLLİ - MİLLİYETÇİ - VATANSEVER derneklerin tek çatı altında birleşmelerini temin ve Türk Milletinin hizmetine hazırlamak şeklinde belirtilmiştir.
17, 18, 19, 110, 111, 112 ve 113 numaralı Gİf dosyalan içersinde, Fırat üniversiten görevli (220) profesör, doçent ve yardımcı doçentin liste halinde isimlerinin ve görev yerlerinin yazdığı, isim ve görev yerlerinin karşısında ise, muhafazakar, nurcu, Nakşi, F.G grubu, sağ görüş, milli görüş, cemaate yakın, mason ve benzeri şeklinde ideolojik düşünce ve fikirleriyle ilgili olarak istihban çalışmalar yapılıp fişlendikleri, tespit edilmiştir. Word dosyasında; 24 Ocak 2002 tarihli belge olduğu, Malatya İnönü Üniversitesi Araştırma Hastanesinde görevli bir Prof Dr. la ilgili araştırma raporu olduğu, irticai, ideolojik görüşleriyle ilgili bilgilerin yer aldığı görülmüştür. Veli KÜÇÜK, İlhan SELÇUK, Doğu PERİNÇEK, (Zafer kod) Muzaffer TEKİN, Paşa (kod) M. Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Erkut ERSOY, Habip Ümit SAYIN, Hayrettin ERTEKİN, Güler KÖMÜRCÜ, Hikmet ÇİÇEK'in doğrudan askeri şahıslarla irtibatlarının bulunduğu ve askeri yapılanma içinde görevli bulunduklan anlaşılmaktadır. Her şey var adamın elinde." Dediği, Mustafa'nın "Bu hangisi o bin başı dediğin Zekeriya mı? Kemal Alemdaroğlu falan geldi orada bana söyledikleri şey efendim sen toparlarsın bu işi bu işin başına geç bilmem ne gibilerinden tabi bu olmaz ben yalnız orda bir aklımıza bir şey geldi işte seninlede konuştuk galiba" "Fakat oda olmadı, şimdi orada da yine çeşitli fikirlerde insanlar bir araya geliyorlar işte Kemal Alemdaroğlu dediğin zaman Doğu Perinçek e yakın öbürünü dediğin zaman berikine yakın Tuncay Özkan tabi onun da televizyonu var Doğu Perinçek inde var efendim diyorlarki işte Kanal B oda bir Üniv.
1959 Malatya Hekimhan doğumlu olduğunu, Eğitim enstitüsünü bitirdiğini, 1980 öncesinde Türkiyedeki sağ-sol olaylarına katıldığını, sağda Milliyetçi kanatta yer aldığını, katılmadığı olaylarda kendisine isnat edilen suçlar olduğundan 12 eylül 1980’den sonra yurtdışına çıktığını, yurtdışına çıkarken aynı görüşü paylayan insanların yardımını gördüğünü, Harun Çelik adına düzenlenmiş bir sahte pasaportla ve yalnız olarak Türkiyeden ayrıldığını, giderken Tren yolculuğu yaptığını, Bulgaristan, Yugoslavya, İtalya, İsviçre yoluyla Avusturyaya direk olarak vardığını, orada Abdullah Çatlı ile buluştuğunu, Çatlı’nın kendisinden 2-3 gün önce uçakla İngiltereye gittiğini, İngiltereye alınmadığı için oradan Avusturyaya geldiğini, Çatlının Hasan Kurdoğlu adına düzenlenmiş sahte pasaportla Türkiyeden ayrıldığını, Avusturyada oturma izni alabilmek için Üniversitenin dil kursuna kayıt olduklarını, yurtdışındaki akraba ve tanıdıkların yardımıyla geçindiklerini, Papa olayı olduğu zaman Avusturyadan Fransaya geçtiklerini, Papa işinde bir rolü olmadığını, ancak basında isminin rolü varmış gibi geçtiğini, Fransaya geçtikleri tarihin 1982’nin son ayları olduğunu, Fransada Poitiers şehrinde ki Üniversiteye Çatlı ve Eşi ile birlikte kayıt yaptırdıklarını, Çatlı’nın eşinin uçakla Avusturya’ya oradan da İsviçreye ve Fransaya geldiğini, oraya varınca her şeyin Türk Milleti ve Devletinin aleyhinde olduğunu gördüklerini, kendilerinin orada Türkiye’nin turizm büyükelçisi gibi olduklarını, o sırada kendilerine “Türk Devletinin Milletinin aleyhinde çalışan mesela Asala gibi örgütlerle mücadele edermisiniz, nasıl ve ne taktiklerle mücadele edersiniz?" şeklinde teklifler geldiğini, bu teklifin devletimizin üst düzeydeki yetkililerinden geldiğini, ancak onların ismini söyleyemeyeceğini, bu teklifi alınca kendilerinin de, oralardaki devlet temsilcilerinin, diplomatların değil Türklükle, insanlıkla bağdaşmayacak şeyler yaptıklarını söyleyerek değiştirilmesini istediklerini, kendilerine teklif getiren kişilerin "biz bunları değiştiremeyiz; bunlar bizim ülkemize mal olmuş kişiler; fakat, bizim devletimiz ve milletimiz sözkonusu, ortada olan bu" dediklerini, o zaman da kendilerinin Milliyetçi ve Vatanseverler olarak bu teklifi gönüllü olarak kabul ettiklerini, bu arada suçsuz olarak cezaevinde yatan arkadaşları ve bazı tanınmış politikacıların serbest bırakılmasını istediklerini ve olumlu cevap aldıklarını, bunun üzerine (12) kişilik bir liste verdiklerini, bu isimlerden birisinin Mehmet IRMAK olduğunu, Ancak bu 12 kişinin hiç birisinin bu işlerden yararlanmadığını, bu teklifin kendilerine 1981 yılında kendilerinin Fransada oldukları zaman yapıldığını, aslında bu tekliflerin o zaman Avrupadaki Türk federasyonundan tutun da herkese kadar yapıldığını, en sonunda kendilerine Çatlı ile birlikte teklif geldiğini, teklifi kabul ettikten sonra Fransada (18), Hollanda da (2), Kanadada, Amerikada, Yugoslavya da Beyrutta, Yunanistanda, akla gelen pekçok eylem yaptıklarını, bu eylemleri Oral çelik, Abdullah Çatlı ve diğer iki kişiden oluşan (4) kişilik grubun yaptığı ya da yaptırdığını, bu arkadaşlarından birisinin mahkemeye geçtiğini, gizli celse olduğunu, yaptıklarını orada anlatarak kendilerine, önceden söz verildiği gibi ceza indirimi uygulanmasını, yada kanuni takibattan muaf tutulmalarını istediğini, ancak taleplerinin kabul olmadığını, 10-12 sene mahkumiyet verildiğini duyduğunu, 4 arkadaşının da Türkiye'ye döndüğünü, onun cezasının zaman aşımına uğradığını, kendisine de yurt dışında yaptığı hizmetlerden dolayı kolaylık gösterilmediğini, yurda döner dönmez cezaevine konduğunu ve boş yere (4) ay hapis yattığını, yurt dışında olduğu yıllarda bir kere 1983 yılında yurda giriş-çıkış yaptığını, onun da istihbaratın kontrolü altında gerçekleştiğini, yurtdışında oldukları sırada istedikleri pasaportu, istedikleri yerden alabildiklerini, Türkiye konsolosunun da kendilerine pasaport verdiğini; çünkü, Türk Basını ve Türkiyedeki güya aydınların kendilerini ihbar etmeye başladıklarını, İsviçrede yakalanan bir adamın kendilerinin eylemleri ile ilgili bilgiler verdiğini, bu adamın Nevzat Bilican olduğunu, bu kişinin bir gün İsviçre Polisine giderek yalan yere ben Abdullah Çatlı, Oral Çelik, Mehmet Şener ile eroin işi yaptım dediğini, daha bir kaç isim daha söylediğini, kendilerinin Ermenileri öldürdüğünü söylediğini, İsviçrenin durumu Türkiye'ye bildirmesi üzerine Türkiye'den ilgili kimselerin kendilerine-ki o zaman Fransada Çatlı ile bir evde oturduklarını bildirdiğini, kendilerinin de oradan kaçtıklarını, bunun üzerine Türkiye-İsviçre arasında problem çıktığını, bu olayın 1984 yılında cereyan ettiğini. Bunun üzerine Türkiyeden bir Devlet Bakanının İsviçreye gelerek ortamı yatıştırdığını, Mesut Yılmaz'ın da o sırada bakan olduğunu, daha sonraları da İsviçrenin kendilerine (Oral Çelik, Çatlı ve arkadaşları) ambargo koyduğunu, Mesut Yılmaz'ın da Dışişleri Bakanı olarak kendileri için İsviçre nezdinde teşebbüsleri olduğunu, duyumlarına göre Mesut Yılmaz'ın Çatlı ile temasa geçerek bir kulübe olan kumar borcunu sildirdiğini, Çatlı'nın 1991 yılında İsviçreden hapisten kaçınca Türkiyeye döndüğünü, Çatlının bu mahkumiyetinin Nevzat Bilican iftirası ile olduğunu, aynı davada kendisi ve Mehmet Şener'in de yargılandığını ve beraat ettiklerini, çünkü Nevzat Bilican'ın daha sonra İsviçre Makamlarına giderek "ben yalan söyledim, ben PKK'yım, bunlar Milliyetçi bana öyle ifade vermem söylendi bende öyle söylemiştim.
slots